Sektöre yön veren değerli konuşmacılar ve fark yaratan içerikler ile dikkat çeken Private Label Zirvesi bu yıl da dikkatleri üzerine topladı. 20 Aralık Çarşamba günü Kurtköy Crowne Plaza Otel’de zengin bir program ile 8’incisi düzenlenen zirveye bu yıl ilgi yine büyük oldu.
Türkiye’nin önde gelen FMCG üreticilerinden ve tedarikçilerinden oluşan PLAT Derneği Üyeleri’nin, Ulusal ve Yerel Perakende Zinciri yöneticileri ile bir araya geldiği etkinlikte Private Label sektörüne yönelik değerlendirmeler, araştırmalar ve sorunlar masaya yatırıldı.
İmer Özer: “Meseleleri, mesele etmemiz gerekiyor.”
PLAT Derneği Yönetim Kurulu Başkanı M. İmer Özer, 8. Private Label Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmasında sektörel olarak yaşanan sıkıntılara sektörün tüm paydaşları ile birlikte çözüm üretebileceklerine vurgu yaptı. 2023 yılının zor bir yıl olduğunu söyleyen Başkan Özer, “Depremler, ekonomideki gelişmeler ve daha birçok konuyu göz önüne aldığımızda 2023 yılı zor bir yıl oldu. Hem kendimiz hem de şirketimize bir değer katmak adına burada bulunuyoruz. Bu organizasyonların en önemli noktası bir araya gelerek sektörel olarak yaşadığımız sıkıntılara birlikte çözümler üretebilmek. Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz yaklaşımından ziyade, sorunları gündeme aldığımızda çözemeyeceğimiz bir sorun olmadığını düşünüyor, meseleleri mesele edelim istiyorum,” dedi.
“Private label oranını daha yükseklere taşımamız gerekiyor”
Private Label sektörünün sürprizleri pek sevmediğini dile getiren Başkan Özer, “Canınızın sıkıldığı yere giderseniz hayat bereketlenmeye başlar. Şirketler yanlış yaptıkları için değil bir zamanlar başarıyı getiren doğru şeyleri uzun süre yapmaya devam ettikleri için başarısız olur. Bu nedenle iş yapış şeklimizi günün gerekliliklerine göre güncellememiz gerekir. Private Label ürünler, kabul edilebilir kalitedeki ürünleri markalı ürünlere kıyasla çok daha makul fiyatlara tüketiciyle buluşturuyor. Bu da hem enflasyonun frenlenmesini hem de tüketicinin alım gücünün arttırılmış olmasını beraberinde getiriyor. Bu sebeple yüzde 28 oranında görünen Private Label Pazar payının daha yükseklere taşımamız gerekiyor,” şeklinde konuştu.
“Türkiye, güçlü hacim büyümesiyle dünya ve Avrupa pazarlarından pozitif olarak ayrıştı”
Program, NielsenIQ Türkiye Genel Müdürü Didem Şekerel Erdoğan ve NielsenIQ Türkiye Perakende Hizmetleri Direktörü Serhat Sükan’ın değişen dünyada tüketici önceliklerinin ve private label pazarında yaşanan değişimleri ele aldığı sunumuyla devam etti.
2023’e damga vuran ve 2024’e ışık tutacak trendleri katılımcılarla paylaşan Didem Şekerel Erdoğan, yılın ilk 10 ayında sigara alkol hariç Türkiye FMCG pazarının %84 büyüdüğünü belirtti. Erdoğan, bunun 6 puanlık bölümünün hacim büyümesinden kaynaklandığını paylaşırken; Türkiye’nin güçlü hacim büyümesiyle Dünya ve Avrupa pazarlarından pozitif olarak ayrıştığının altını çizdi.
“Tüketici harcamaları, ev dışı tüketime kaydırdı”
Tüketici harcamaları ev dışı tüketimden ev içi tüketimine kaydığını belirten Didem Şekerel Erdoğan ve Serhat Sükan, yaptıkları değerlendirmede bu durumun markalar açısından bir fırsat olduğunun perakende ürünlerin ise bu tercihlerde daha odakta bulunduğunun altını çizdi.
“Bütün haneler, ne olursa olsun private label alıyor ve kullanıyor”
A101 Satınalma ve Pazarlamadan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Aziz Şahin, tüketicilerinin ilgilerinin private label ürünlere yöneldiğini belirttiği konuşmasında, private label markaları ve üreticilerinin Türkiye’nin büyümesine katkı sağladığını dile getirdi. Şahin açıklamasında, “Bütün haneler ne olursa olsun private label alıyor ve kullanıyor. Özel markalı ürünler indirim marketlerinin tercih edilmesinde giderek daha da önemli hale geliyor. Tüketicilerin yüzde 37’si bir önceki seneye göre daha fazla özel markalı ürün satın alıyor. Bu tablo bizim önümüzdeki yıllarda nasıl bir yöne doğru gideceğimizi gösteriyor,” ifadelerine yer verdi.
“2024’te özel markalı ürün talebinde artış bekliyoruz”
Marka ve özel markalı ürünler arasında fiyat farkı açıldıkça yerel markalar ve yeni özel markalı ürünler için fırsat doğduğunu belirten Şahin, “2024’te Mehmet Şimşek Bakanımızın ifade ettiği gibi ekonomide bir soğuma olacak ve talepte bir daralma olacak. Bu daralmada özel markalı ürün talebinde artış bekliyoruz,” şeklinde konuştu.
“İthal edilen ürünler Türkiye’de üretilmeli”
A101 Satınalma ve Pazarlamadan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Aziz Şahin’den sonra sahneye gelen Migros Grubu Pazarlama İcra Kurulu Üyesi Ekmel Nuri Baydur ise ithalata dayalı ürünlerin yerli olarak üretilmesi gerektiğini savundu.
Migros için private label ürünlerin çok kıymetli olduğu söyleyen Baydur, “Siz değerli üreticilerimizle birlikte yoğun iş birliği ile birlikte halkımızın hayatını kolaylaştırmak ve hayat kalitesini artırmak için neler yapabileceğimiz konusunda çalışıyoruz. Bizim için private label ürünlerin marka ürünlerden hiçbir farkı yok hatta pozitif ayrıcalığı var. Migros ekosisteminde yer alan PL üreticileri uluslararası standartlara ulaşmış demektir. Sizlerle birlikte perakendeyi birlikte götürmek, her zaman kol kola çalışmak zorundayız. Şirket olarak bir sloganımız var. ‘Bizim memleketimize borcumuz var.’ İthal ürünlerin Türkiye’de üretilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Ben inanıyorum ki önümüzdeki dönemde Türkiye yeni ithalat ürünlerini de bitirecek ve kendi üretecek,” açıklamasında bulundu.
“Özel markalar için en önem verdiğimiz odak nokta sürdürülebilirlik”
Özel markalı ürünlerin en önemli yanının bu topraklardan alınanı tekrar bu topraklara geri vermek olduğunu hatırlatan CarrefourSA Genel Müdür Yardımcısı Murat Dinçer’in açıklamasının ana başlığını ise sürdürülebilirlik konusu aldı.
“Özel markalı ürünlere olan talep her geçen gün artıyor.” diyen Dinçer, “Özel markalar için en önem verdiğimiz odak noktalarından biri sürdürülebilirlik. Sürdürülebilirlik kapsamında kaliteden ödün vermeden inovatif yöndeki çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Özel markalı ürünlerimiz ile sadece yerli tüketicilerimize yönelik değil yurt dışına da çok ciddi bir oranda ihracat yapmaya başladık. Bu topraklarda üretilen ürünleri oradaki müşterilere ulaştırabilmek en büyük hedefimiz,” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Daron Acemoğlu: Türkiye’nin önünde 20 yıllık bir pencere var
Yapay zekâ ve verimlilik konusunu merkezine alan konuşmasıyla zirvenin kapanışını yapan Ekonomist Prof. Dr. Daron Acemoğlu ise yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye’de yeterince verimlilik üretemiyoruz. Bunun nedeni teknolojiyi verimli kullanamamamız. Türkiye’nin şu anda en güçlü olduğu nokta dinamik genç bir nüfusa sahip olması. Türkiye’nin önünde 20 yıllık bir pencere var. 20 yıl sonra yaşlanan bir nüfus ortaya çıkacak. Dolayısıyla bu süreçte verimliliğin artırılması gerekiyor.
“Henüz temel verimlilik problemlerini çözebilmiş değiliz”
Verimliliğin daha önem arz edeceği 2020’lı senelere girerken biz henüz temel verimlilik problemlerini çözebilmiş değiliz. Eğer üretkenliği artıramazsanız, teknolojiyi doğru kullanamazsanız ücretler yüksek olur. Fakir artar, eşitsizlik yaşanır.
Yaşlanan ülkeler yavaşlamak yerine aslında daha hızlı büyüyorlar. Bunun da çok basit bir nedeni var. Bu da otomasyon. Otomasyonu teknolojinin doğru kullanılması sayesinde eskiden gençlerin yaptığı işleri makinelerin yapması anlamına gelebilir. Kore, Almanya, Singapur gibi yaşlanan ülkeler çok hızlı otomasyona geçiş yapıyor ve aynı zamanda ellerindeki iş gücünü de doğru kullanmaya çalışıyorlar. Yapay zekâ kullanımında insanı tamamen ortadan kaldırmadan ona yardımcı olacak şekilde kullanmak verimliliği artırıyor.
“Yüksek faizli bir dünya ekonomisine adapte olmamız lazım”
Son zamanda enflasyonun artmasıyla birlikte faizler de artmaya başladı. Yüksek faizli bir dünya ekonomisine adapte olmamız lazım. Küreselleşmiş bir dünyada yaşıyoruz. Türkiye şu anda dünyanın tedarik zincirinin bir parçası. Ama çevremizdeki tedarik zinciri sürekli değişiyor. Çin ve Amerika rekabeti Çin’de olan ihracatın düşmesine sebep oldu. Bunun yerini Tayvan ve Vietnam aldı. Türkiye’nin bu yeni değişen zincirde kendine bir yer bulması lazım. Bu hem bir fırsat hem bir tehdit. Çünkü Türkiye’nin şu anda Vietnam ile rekabet edecek teknolojik altyapısı yetersiz. Eğer doğru yatırımlar ve doğru adımlar atılırsa Türkiye’nin yüksek bir potansiyeli var.”