Ticaret Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye, 2021 yılında Avrupa’ya 93 milyar dolarlık ihracat yaptı. İhracatta ilk sırayı ise 17 milyar 705 milyon dolar ile Almanya aldı. Sektör bazında ise otomotiv endüstrisi, hazır giyim ve konfeksiyon, demir ve demir dışı metaller, elektrik ve elektronik ile kimyevi maddeler ve malzemeler ihracat kalemlerinde başrolü oynadı.
Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülke olan Almanya, Tedarik Zincirinde Durum Tespit Yasası’nı, 11 Haziran 2021’de, Federal Meclisi’nde kabul etti. Yasanın, 3 bin ve daha fazla işçisi olan işletmeler için 1 Ocak 2023 itibariyle geçerli olacağı belirtilirken 1.000 ve daha fazla işçisi olan işletmeler için ise 1 Ocak 2024’ten itibaren geçerli olacağı kaydediliyor. Yasa, ilk etapta 1 Ocak 2023’te yürürlüğe girecek ve dünyanın neresinde olursa olsun Alman şirketlere herhangi bir ürün veya hizmet sağlayan tedarikçilerin, bu yasada belirtilen şartlara uygun olarak üretim yapmış olmaları istenecek.
Almanya’ya ihracat yapan Türk firmalarının da bu yasadan önemli ölçüde etkileneceği uyarısında bulunan Yeditepe Üniversitesi Almanca Uluslararası İşletme Bölümü Başkanı Prof. Dr. Emine Şule Aydeniz, yasanın Türk firmalarını nasıl etkileyeceğini anlattı. Yasanın 2023’te yürürlüğe girdiği andan itibaren Almanya’da 3 binden fazla çalışanı ve 600’den fazla Alman şirketini bağlayacağını belirten Prof. Dr. Aydeniz, “Ocak 2024’ten itibaren ise yaklaşık 3 bin şirket, küresel tedarik zincirinde olanlar konusunda sorumluluk üstlenmek zorunda kalacak,” dedi.
Alman firmalar ithal ettikleri ürünlerde bu özellikleri arayacak
Yasanın, küresel çapta ithalat yapan Alman firmalarının, tedarik zincirinde gereken özeni göstermesi üzerine inşa edildiğini ifade eden Aydeniz, yasanın üç boyutu olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yasanın hedefleri, dünya genelinde tedarik zincirinin aşamalarında insan haklarının ve çevrenin korunması ile bunun için iyileştirici adımların atılmasıdır. Bu yasa ile birlikte ticarette sadece ekonomik boyut değil, aynı zamanda tedarikçinin, sosyal ve çevresel boyutu da dikkate alınacaktır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: İnsan hakları, çalışan hakları, eşit çalışma ilkeleri ve liyakat, çocukların çalıştırılmaması, adil ücret, her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması, zorla çalıştırmanın önüne geçilmesi, İş Sağlığı ve Güvenliği’nin etkin uygulanması; çevre kirliliği, atıkların boşaltım sistemi, doğal kaynakların etkin ve zarar vermeden kullanılması, ulusal ve uluslararası düzeyde yasaklanmış kimyasalların kullanılmaması, üretimde cıva kullanılmaması, zararlı toprak değişiminin olmaması, su ve hava kirliliği yaratmaması, zararlı gürültü emisyonunun azaltılması, aşırı su tüketiminin önlenmesi.”
Yıllık satışın yüzde 2’si ceza
Yasanın temeline inildiği zaman ‘Sürdürülebilirlik’ gerçeği ortaya çıkmaktadır” diyen Aydeniz, şunları açıkladı;
“2023 yılından itibaren bu yasaya uygun üretim yapmayan tedarikçi ile ticaret yapan Alman firmalar, yıllık satışlarının yüzde 2’sine kadar para cezası ödeyecektir. Önümüzdeki yıllarda Almanya ile birlikte Avrupa Birliği’nde de benzer yasanın uygulanmaya başlanmasıyla birlikte Türkiye’nin ihracat rekabetini arttırabilmesi ve sürdürebilmesi için tedarikçi olarak yasaya uyum sağlamasının bekleneceği aşikardır. Aksi halde en büyük pazarımız olan Almanya ve ilerde AB kapılarının ne yazık ki işletmelerimize kapanma riski doğacaktır.”
En çok KOBİ’ler etkilenecek
“Türkiye’deki birçok sektör olumsuz etkilenebilir” diyen Aydeniz, “Bir kısım çokuluslu firmalar, Sürdürülebilir Raporu sunan ve BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yer alan işletmeler, zaten bu yasada olan ekonomik, sosyal ve çevresel boyutu biliyorlar ve uyguluyorlar. Bu aşamada olumsuz etkilenecek olan işletmeler, Almanya’ya yoğun ihracat yapan KOBİ’ler olacaktır. Bu üç boyutu uygulamak ve ihracatını sürdürebilmek için organizasyonel iş akışlarını ve yapısını, üretim süreçlerini değiştirmek zorunda kalacaklardır. Ancak yasaya göre değişim göstermedikleri takdirde, Almanya ve 2024/2025’de AB’de uygulanmaya başlayacak bu süreçte ilgili ihracat pazarlarını kaybedeceklerdir,” dedi.
Geç olmadan adım atmalılar
Prof. Dr. Aydeniz, KOBİ’lerin bu yasadan olumsuz etkilenmemesi için şu önerilerde bulundu:
“Bu sektörler, etkin süreç ve değişim yönetimi yapmalıdır. İlk etapta ‘Risk Yönetim Sistemlerini’ oluşturmalılar. Sistematik ve etkin olarak iş süreçlerinin ve iş tanımlarının birçok noktada değiştirilmesi/iyileştirilmesi gerekmektedir. Sürdürülebilir olabilmesi için de iyi bir kontrol mekanizması oluşturulmalıdır. Bu önlemler neticesinde Türk işletmeleri, ihracat potansiyelleri ve rekabet avantajlarını arttırabilir ve sürdürülebilirler. Geç kalmama adına Türk işletmeleri, bir an önce gerekli sistemleri oluşturma/geliştirme adımlarını atmalıdır.”